HACAMATIN TANIMI

Geleneksel ve koruyucu tıbbın içerisinde yer alan ve günümüzde alternatif bir tedavi yöntemi olarak kabul edilen hacamat tedavisi yeniden ilgi görmeye başlamıştır. Halk hekimliğinde hastalıkların maddi ve manevi sebepleri olduğuna inanılırdı. Kanın kirlenmesi de maddi sebeplere bir örnek olarak gösterilmiş; sağlığın korunup hastalığın tedavisi için kanın temizlenmesi gerektiği düşünülmüştür. Hacamat kelimesinin anlamı Arapça emmek olan “hacm” kökünden  gelmektedir. İngilizcede cupping olarak söylenmektedir. Türkiye’de ise kupa kapatma, kupa çekme, kupa vurma olarak bilinmektedir. Terim olarak ise Uluslararası Kupa Terapisi Sempozyumu Bilim Kurulu şöyle açıklamıştır:

          “Kan dolaşımını arttırmak ve iyileşme sağlamak için bölgesel vakum oluşturmaya dayanan köklü tedavi yöntemine kupa terapisi denir. Hastalıktan kurtulmak veya sağlığı koruma amacıyla atık maddelerin yoğun olarak toplandığı belli noktalardaki tıkanıklık, kılcal damar ve ince damarlardan kirli kanın alındığı yöntem ise yaş kupa terapisi veya hacamat olarak bilinir.”(hacamat.web.tr)

Sağlık Bakanlığı ise tanımı şöyle yapmıştır:

      “Kan dolaşımını arttırmak için bölgesel vakum oluşturmaya dayanan uygulama yöntemine kuru kupa terapisi denir. Bazı rahatsızlıkların önlenmesi ve giderilmesi amacıyla belli vücut noktalarında bölgesel vakum yaparak ve yüzeysel cilt kesikleri oluşturarak kanın alındığı uygulama yöntemine ise yaş kupa terapisi (hacamat)denir.” (www.saglik.gov.tr)

Eski tıp kaynaklarına göre ise:

      “Kupa ve hacamat tedavisi kafada bulunan rahatsız edici maddelerin atılmasını sağlar; bu bölgedeki iltihaplanmayı azaltarak ağrıyı giderir; iştahı açar; hazmı kuvvetlendirir; baş dönmesi ve baygınlığı giderir; akıntıları kurutur; adet kanamalarını düzenler; hastalığın şiddetini azaltır; ağırlığı giderir. Tüm bunlar kupanın kuru veya kanlı olarak uygulanmasıyla mümkündür.” (Chirali’den akt.Kılınç,2015:9)

Terminolojik olarak hacamat yaptırmaya ihticam; meslek olarak yapan erkeğe haccam, kadına haccame denir. Bu iş için kullanılan alete de mihcem ya da mihceme denir.(Şeker,2013:162)

HACAMATIN TARİHÇESİ

İlk çağlardan beri uygulanan bir tedavi olduğu tahmin edilen hacamat, 5000 yıldan daha eskiye dayanmaktadır. İlk kez nerede, ne zaman ve kimler tarafından uygulandığı tam olarak bilinmemektedir. Arkeolojik kalıntılardan elde edilenlerden Mezopotamya’daki tedavi yöntemleri arasında kan alma yoluyla hacamat yapıldığı öğrenilmiştir. Hacamat ve kupa uygulamalarıyla ilgili ilk yazılı kaynak M.Ö 1550 yılında yazıldığı sanılan Ebers Papirüsü’dür. Bu el yazmasında Mısır’daki tıbbi bilgilerin oldukça gelişmiş olduğundan, kan alma ve kupa tedavilerinden de bahsedilmiştir (Bondok’tan akt.Kılınç,2015:8). Bu dönemde kupa olarak boynuz, bambu, seramik ve cam kullanılmıştır (Şeker,2013:163).

Hacamat tedavisi yoğun olarak Yunan toplumu tarafından da uygulanmıştır. Hipokrat, Corpus isimli kitabında kan alma işlemini bir tedavi yöntemi olarak kullandığından; ıslak ve kuru kupa olmak üzere iki çeşidi olduğundan bahsetmiştir. Hipokrat’ın “Dört Unsur Teorisi” (Humoral Patoloji) veya “Hıltlar Teorisi”ne göre (Osmanlıda Anasır-ı Erbaa denirdi); insan bedeninde dört temel sıvı kan, balgam, sevda (kara safra) ve safra (sarı safra) bulunmaktadır. Bu dört temel unsur hava, su, toprak ve ateşin insan bedenindeki karşılıklarıdır. Teoriye göre; insanın yiyip içtikleri bu dört temel sıvıya dönüşmektedir. Yani besinlerin sindirilmesiyle karaciğerde safra, dalakta sevda, beyinde balgam toplanarak kana karışıp tüm bedene dağılmaktadır. Her kişininki kendine özeldir. Bu vücut sıvılarının dengeli dağılımı sağlığı, dengesiz dağılımı ise hastalığa yorumlanmaktadır. Bu nedenle; hastalıkların tedavisi için vücutta fazla olan sıvıların boşaltılması yoluna gidilmektedir. Çeşitli boşaltım ve arınma yöntemlerinden en etkili olarak kirli kanı alma yöntemi olan hacamat görülmüştür (https://tr.m.wikipedia.org). Kan alma yoluyla vücuttan atılan madde, vücut tarafından istenmeyen, fazlalık ve pis sıvıları temsil etmektedir (Greenstone’dan akt.Kılınç:7).

Hacamat uygulaması; Yunan ve Roma toplumlarından İskenderiye’ye, Bizans, Arap Yarımadası ve İran’a ulaşmıştır. O dönemlerde ise bronz ve metal kupalardan da faydalanılmıştır. Hz Muhammed’in hastalıkların tedavisi için kendisinin uygulayıp tavsiye etmesiyle de hacamat İslam dünyasında kabul gören bir uygulama haline gelmiştir. Hacamat geleneğinin Osmanlı tıbbında yaygın olmasının nedeni ise Osmanlı tıbbının, tedavi ağırlıklı olarak bedende biriken ve atılmadığında hastalık yapan zararlı maddelerin uzaklaştırılması esasına göre temellendirilmiş olmasıdır (Köşe’den akt.Şeker:14/422).

HACAMATIN ÇEŞİTLERİ

Hacamat; ihtiyaca göre sebebi belli bir hastalığın tedavisi için yapıldığı gibi, kan fazlalığının vücutta meydana getirdiği rahatsızlıkları gidermek için de kullanılır. Kuru ya da kansız ile kanlı olmak üzere iki türlü uygulanmaktadır.

Kuru hacamat; sırta şişe çekmek, şişe vurmak veya şişe kapamak olarak bilinmektedir. İçerisinde çakmakla tutuşturulmuş alkollü veya ispirtolu pamuk parçası bulunan hacamat şişeleri oturan veya yüzükoyun yatan hastanın derisi üzerine yapıştırılmaktadır. Şişe yerine bardak, kupa da tercih edilmektedir. Uygulanan şişenin içindeki yanma bittikten sonra vücuttaki kan şişenin altında kalan deri parçasına hücum ederek önce kızarıklık sonra morarma meydana getirmektedir. Deri üzerine yapıştırılan şişeler 2-3 dakika sonra kenardan parmakla bastırılarak kaldırılmaktadır. Bu usulle kan derinlerdeki organlardan deri üzerine çekilerek iç organlar kan hücumundan korunmuş olmaktadır (Üçer’den akt.Şar,yıl:1168). Diğer amacı ise vücudun o kısmını ısıtmak veya özellikle bazı cilt hastalıklarında derideki kan deveranını arttırarak tedaviye katkıda bulunmaktır (Köşe’den akt.Akdağ,2014:170). Kupaların izi sağlıklı insanlarda düzgün pembeleşmekte ve kısa sürede dağılmaktadır. Düzgün morluklar kandaki toksik maddenin fazlalığını, düzgün olmayan benekli morluklar ise ince damarlardaki yeni oluşmuş tıkanıklığı göstermektedir. Vücutta hiç iz kalmaz ise bölgede kan dolaşımının zor olduğunu belirtmektedir. Bu da bölgeye bağlı olan organlar besin ve oksijen yetmezliğiyle karşılaşmış demektir. Bu tıkanıklığı açabilmek için sıkça banyo yapmak, kese yapmak, kaplıcaya gitmek, banyodan sonra çörekotu yağı veya terebentin yağı ile karışık zeytinyağı, veya sirke ya da acı kavun suyu ile vücuda masaj yapmak gerekmektedir. Bundan sonra kupa yoluyla hacamat yapılabilmektedir. Akut hastalıkların şiddeti azaldığında ve ateş inmeye başladığında da kuru kupa kapatmakta fayda vardır (Salih,2007).  Anadolu halk hekimliğinde üşütmeye bağlı yorgunluk ve halsizlikte, kas ağrılarında, boyun tutulmasında, öksürükte, kas kireçlenmesinde olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için uygulanan ve çok da tercih edilen bir tedavi şekli olmuştur (Kılınç,2015).

Bir diğer yöntem ise deri üzeri çizilerek kan çıkartılan kanlı hacamattır. İspirtolu pamuk yakılarak kupanın oksijenli havası boşaltılmakta ve bedenin kan alınacak bölgesine kapatılarak havasız bırakılıp uyuşturulmaktadır. Atardamar ve toplardamarın olmadığı aynı yere, jilet veya neşterle, et ile deri arasına 2 veya 3 milim boylamasına yüzeysel çizikler atılmaktadır. Kesiklerden kan çıkışı ancak kupanın tekrar kapatılmasına bağlı olarak vakum etkisiyle gerçekleşmektedir, yani kesikler kendiliğinden kanayacak kadar derin değildir. Sonra havası alınmış kupa neşterle çizilen yere tekrar uygulanmaktadır. Kılcal damarlardan gelen koyu ve kirli kan kupanın içine doğru aktıktan 2-3 dakika sonra kupalar çıkarılıp içindeki kan bir torbaya dökülmektedir. Aynı bölgede tekrar kesi yapılıp tekrar kupa kapatılmaktadır. 2-3 dakika sonra kupalar alınmakta ve son kez boş kupa kapatılmaktadır. Yani bu son seferde kesi yapılmamaktadır. Bu işlemin de genellikle 3 defa tekrarlandığı anlaşılmıştır.

Halk hekimliğinde hacamat uygulaması bölgeden bölgeye bazı farklılıklar gösterebilmektedir. Hacamat sırasında alınan kanın ilk kupadan sonra azaldığı sadece kirli kanın vücuttan atıldığı söylenmektedir. İkinci ve üçüncüden sonra kanın renginin açıldığı fark edilmiştir. Tedavi yaklaşık 20-25 dakikayı kapsamaktadır. Bir kupa ile en fazla 25gr kan alındığı, ortalama 300-350gr kan çıkarıldığı öğrenilmiştir. İşlem, özellikle ağrı, sızı veya hastalık olan organa yakın yerlere yapılmaktadır. Uygulamanın profesyonel eğitim almış uzmanlar tarafından yapılması sağlık açısından önemlidir (Şeker,2013;Şar,yıl;Kılınç,2015). Üçer’in halk tedavilerini anlatan makalesinde, hacamat tedavisinin daha çok sıcak iklimlerde uygulanan bir halk tedavisi olduğundan bahsedilmiştir. Sıcak iklim şartlarının olmadığı yerlerde ise uygulama hamam veya banyolardan sonra önerilmiştir. Böylece sıcağın etkisi ile kanın cilt yüzeyine yaklaşmasıyla vücut temizliğinin daha etkili olduğuna inanılmıştır (Üçer’den akt.Kılınç,2015:29). Kupa, şişe veya bardakla yapılan kanlı hacamatın damardan kan alma yönteminden farklı olduğunu da unutmamak lazımdır. Hacamat tedavisinde vücuttaki kirli kan alınırken damardan alınan kan ise temiz kandır.

KULLANILAN MALZEMELER

Cam kupaların masraflı olması, kolay kırılması gibi sebeplerden dolayı günümüzde plastik veya silikon kupalar daha fazla tercih edilmeye başlanmıştır. Günümüzde daha çok jiletle yapılan hacamat eskiden de neşter veya hacamat aleti ile yapılırdı. Bu alet dikdörtgen prizması şeklinde olup içerisinde yandan basılan düğmeye bağlı yayla hareket eden 3-5-7 küçük dişleri olan bıçakları vardı. Deriye aletin kaç bıçaklı yüzü geldiyse o kadar çizgi çizmekteydi. Bu konuda bir hadiste Cabirb.Abdullah: “Tedavide kullandığınız ilaçların herhangi birisinde hayır varsa/olacaksa bu kan aldırmak için neşter vurmaktır” diyerek hacamatın o dönemde neşter ile yapıldığını ifade etmiştir (İbn Hacer’den akt.Şeker,2013:175).

HACAMATIN FAYDALARI

Vücuttaki kirli kanı aldırmanın pek çok faydası bulunmaktadır. Hastalıklara karşı önlem amacıyla yapılabileceği gibi bazı hastalıkların tedavisi için de yapılabildiğini unutmamakta fayda vardır. Karabulut’a (2006) göre: “İslam tıbbında (Tıbb-ı Nebevi) iki omuz başı arasından kan aldırmak; omuz ve boğaz ağrılarına, omuzdaki şahdamarı kollarından olan damarlardan kan aldırmak; baş, diş ,kulak, burun, boğaz ve göz ağrılarına, çene altından kan aldırmak; yüz, diş ve boğaz ağrılarına, ayak üzerinden kan aldırmak; uyluklar ve bacaklardaki yaralara, adet kanının kesilmesine, göğsün altından kan aldırmak; uyluk çıbanlarına, uylukta meydana gelen kaşıntı ve sivilcelere, mafsal ağrılarına, basura, sırttaki kaşıntılara, koldaki damarlardan olan basilik damarından kan aldırmak; karaciğer ve dalaktaki hararetin giderilmesine ve bunlarda kan çoğalmasından meydana gelen şişliklere, karındaki ağrı ve sancılara, koldaki atardamardan kan aldırmak; vücutta kanın çoğalması ve bozulmasından dolayı meydana gelen hastalıklara, boyundaki şah damarından kan aldırmak, dalak ağrısı, nefes darlığı ve alında meydana gelen ağrılara karşı faydalı olduğu belirtmiştir. Beyin rahatsızlıklarında baştaki damardan, göğüs hastalığı için akciğerle ilgili damardan, siyatik ve eklem ağrıları için siyatik damarından, adet kanamasını söktürmek için ayak parmaklarından kan aldırmak gerektiğini vurgulamıştır.”

Eskiden yeni doğan bebeğe kuyruk sokumundan hacamat yapılmıştır. Bu yöntemle doğumda oluşabilen beyin ödemleri omurganın sıvı dolaşımına çekilerek, beynin çalışmasına rahatlık sağlanmıştır (Salih,2007). Hacamat aynı zamanda bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekte, vücuda direnç kazandırmakta, kan üretiminden sorumlu organları uyarmakta, kan ve dokulardaki gaz ve toksinleri atmakta, ödemleri çözmekte, beyin fonksiyonlarını canlandırmakta, ağrıları giderip hastalıkları önlemektedir (www.hacamat.net).

Ayrıca depresyon tedavisinde kanın temizlenmesiyle olumlu sonuçların alındığı da bilinmektedir (Salih’den akt.Şeker,2013:183-184). Belki de en önemli yararlarından bir diğeri de vücuttaki kirli kanın alınmasıyla kandaki toksinler, kolesterol ve kullanılan ilaçlardan dolayı kanda bulunan ve kişiye zarar veren maddeler, tehlikesiz bir şekilde vücuttan uzaklaştırılmış olmaktadır. Kronikleşmiş migren, tansiyon, romatizma, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, el ve ayak üşümesi, şeker hastalığı, karaciğer yetersizliği ve böbrek hastalığı gibi pek çok hastalıkta da faydalarını görmek mümkündür. Salih’e (2007) göre: “Araştırmalar sonucunda hacamat yoluyla vücuttaki kirli kan alınınca, hastaların beyinlerinden geçen kan akışının hızlandığı, kandaki alyuvar yoğunluğunun azaldığı, hemoglobin seviyesinin düştüğü, böylece kalbin beyne daha rahat pompalama yaptığı; kan akışının hızlanmasıyla insanın ataklığının da fark edilir derecede arttığını tespit etmiştir.”

İlk yardım vakalarında da hacamat tedavisinden yararlanıldığını göz ardı edemeyiz. Örneğin; Diyarbakır bölgesinde yılan sokması gibi zehirlenmeler karşısında,  sokulan yerin biraz üstünden bağlanıp, bıçakla kesi yapılmakta ve bu bölgeden bolca kan akıtılmaktadır. Ardından kesi yapılan yer üzerine kupa kapatılarak hacamat uygulanıp dağlama yapılmaktadır (Değer ve Beysanoğlu’dan akt.Kılınç,2015:30).

HACAMAT TEDAVİSİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR

Normal şartlarda kurallara uygun yapıldığı takdirde hacamatın hiçbir zararının veya yan etkisinin olmadığı söylenmektedir. Ancak, yine de uygularken dikkat edilmesi gereken noktalar ve alınması gereken tedbirler vardır. Hacamat yaptırmaya engel bir durum var mı diye bir hekime muayene olunmalı, vücut kan seviyesinin tedaviye elverişli olup olmadığı öğrenilmeli ve alınacak tavsiye üzerine yaptırılmalıdır. Uygulama esnasında ortamın, uygulanacak bölgenin ve kullanılacak aletlerin hijyenine dikkat edilmelidir. Hijyene dikkat edilmediğinde hepatit B, HIV gibi hastalıkların kişilere bulaşabileceği de bir gerçektir. Alınacak kanın miktarı  da hekimin uygun gördüğü ölçüde olmalıdır. Aksi takdirde kan kaybı, bitkinlik, yorgunluk, unutkanlık ve hafıza kaybı gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşılabilir (Şeker,2013:179).

Hacamat yaptırması riskli grupta olanları da şöyle sıralayabiliriz: hamileler, lohusalar, 60 yaş üzeri olup hayatında hiç bu uygulamayı yaptırmamış olanlar, adet dönemindeki kadınlar, 1 yaşından küçük çocuklar, ileri derecede halsizliği olanlar, anemisi olanlar, aktif hemoroid hastası olanlar, protein eksikliğine bağlı ödemi olanlar, bulaşıcı hastalık taşıyanlar, demir eksikliği ve tansiyon düşüklüğü olanlar, beslenme problemi olanlar, çok zayıf olanlar. Salih’in (2007) şu ifadesini aktarmakta fayda vardır: “Doğum yapan ve düzenli bir şekilde adet gören sağlıklı kadınların hacamata ihtiyacı yoktur. Eskiden, sürekli savaşmak ve avlanmak durumunda olan sağlıklı erkekler de hacamata muhtaç değildi. Çünkü çoğu zaman savaşlarda kan kaybeder ve sık sık aç kalırlardı. Bugün de, çok oruç tutan, az yiyen ve yeterli miktarda çiğ meyve ve sebze tüketen sağlıklı erkeklerin hacamata ihtiyacı yoktur. Fakat zamanımızın kadın ve erkeklerinin çoğunluğu tatlı, tuzlu, bol yağlı ve katkılı hazır yemekleri karıştırarak, üstelik de günde 3-4 öğün yedikleri için hacamata büyük ihtiyaç duyarlar.”